SENSİZLİK
Ve bitti,
Dünlerde yaşanan sevinç,
Ve başlıyor
Yarınlarda yaşanacak hüzün,
“Bir ikindi vakti, ufkumda güneş batarken, yıldızlar kristal bir gözyaşı gibi aktı sensizliğe, başladı sessiz ve sensiz geçen günlerimin ilk adımları.”
Herhangi bir tren boşluğu altında bırakılan sevdaların izdüşümü, soğuk ve neşterli bir gece yarısı, idam edilen duygular ve çelik bir dolapta asılı duran hüzünlü mor bir şiir, artık senden geriye kalan.
Hep o eski ve acımasız hüzünlü bir şarkının notaları gezerken prefabrik kalbine saplanan flu bir rengin esaretinde; o intikam ruhlu gecelerin efendisine yenik düştüğümden beri dermansızım artık! Veda ederken bilinmezin buselerine… Ve her nedense; bir yolcu otobüsü hüznünde şifrelerin girdabında boğulurdum her gece… Ve bir çıkış yolu bulduğumda bir yanım ağıtlar yakarken bir yanımda isminle dua eder ve yalvarırdım, bizleri Yaradan’a tek başıma. Ve sonra sen gelirdin aklıma tekrar, yorgun gecelerimin irinli saatlerinde. Korkuyordum. Mutluydum ama Verilmiştim ömrüne, ömrüme verilirken kandil kokularında, bende bilinmezi idim artık bu son asrın!
Kara bir haber tadında idi her şey artık. Sen oluveriridin ansızın, sensiz geçen her günümde sensiz geçen her gecemde, sensiz geçen her şeyimde, sokak lambalarının soğuk ve bir o kadar da kahverenginin acizliği içerisindeydi her yanım.
Ve bir ıslık sesinde dışarıdaki zemheri sevdaların ismine inat, gönderirdim, sana yalnızlığımın soy ismini,
Ölü bir dudak hissizliği gibi geliveriridin ansızın o senli günlerime. Gönlümün her darağacına, bozkırların rengini ezberletir ve karartırcasına hediye ederdim, sevdaların berrak yetimliğini.
Sensizlik kansersi bir öksürük gibi işlerken sensiz geçen bir zemheri buğuluğunda eridiğimi ve yok olduğumu düşünür ağlardım.
Ve beyaz bir gelinliğin süpürdüğü duygularımdan arta kalan bir haykırış oldu ismin dudaklarımda. Ve boş kaldı balığı tüketilmiş bir denizde avlanan balıkçı olan ellerim. Ve anladım ki artık bundan sonra sensizliğim, gri renkli bir imsak vakti üzerinde olacaktı. Oysaki benim acıyan, seven, gülen, her filmin sonunda ağlayan, köşe başlarında ki dilenci ağıtlarında asileşen yanımdın sen. Bütün dünyamı küçültüp, gözyaşlarımı gölgenle nişanlayan. Ömründe ilk defa oruç tutan bir çocuğun ağız kokusu gibi öpüyorum o dudaklarını, takdisle.
Ve artık duygularım ağır yaralı
Ve artık bütün dünyam yatalak…
|